Çanakkale Savaşı;
Vatan tehlikede denilerek 4.000 km mesafeden yalan yapıdaki gönüllü gelen; Vatan toprağının üstü için mücadele etmeye gelip Şehit olup Çanakkale’de Vatan toprağının altında kalan 3.000 Şehit Azerbaycan gönüllüleri.
Bakü işgal edilmiştir; Enver Paşa, kardeşi Nuri (Killigil) Paşa’yı çağırıp, “git Bakü’yü kurtar” der.
Nuri Paşa, yanindaki birlikle Gence’ye geçer, Azerbaycan’dan da topladığî gönüllülerden oluşturduğu Kafkas İslam Ordusu’nu kurup ağır ve kanlı çatışmalar sonrası Bakü’yü kurtarır.
Şehit olanların Türkiye’den geldiği belli olması diye isimsiz mezarlar taşların altında yatan askerlerlere Ömer Nasuhi Bilmen’in yazdığı şiir ne güzel anlatır kaleme zar zor dökülen gizli duyguları
İsimsiz Mezar adlı bu şiir, Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve güvenliği için Osmanlı Devleti tarafından gönderilen Kafkas İslam Ordusu’nun kahraman askerlerine adanmıştır. Bu şiir, Osmanlı subaylarının ve Mehmetçiklerin Azerbaycan topraklarında gösterdikleri fedakarlığı ve onların mezarlarının isimsiz olmasına rağmen Azerbaycan halkının yüreğinde yaşadıklarını anlatır. İşte bu duygu dolu şiir ne güzel bir örnek:
İsimsiz Mezar
Bir mezar gördüm, isimsiz,
Ne bir taş ne bir iz,
Bu toprakta yatan kim,
Belki de bir yiğit Oğuz.
Vatan için düştü, bilirim,
Ne adı var ne sanı,
Ama biliyor Azerbaycan,
Bağrında saklar canı.
Uzaktır, biliyorum, yurduna,
Gözyaşını döker Anası,
Ama bir kardeş gibi sarar seni,
Bu toprak, bu taş, bu ağaç.
Ey isimsiz mezarda yatan,
Senin adın bizim yüreğimizde,
Bir tarih, bir destan,
Bu topraklarda ebediyen.
Kurtuluş Savaşı’nı başlatacağız ama çok eksiğimiz var!
Atatürk, o zamanları Azerbaycan Devleti’nin başında olan Neriman Nerimanov’a mektup yazıp Azerbaycan’dan yardım ister. Bol miktarda altın petrol gelir.
Atatürk, tekrar mektup yazıp sorar:
“Borcumuz nedir?”
Cevap manidardır:
“Borç arkadaşla arkadaş, dostla dost arasındadır; biz kardeşiz, kardeşin kardeşe borcu olmaz!”
Kurtuluş Savaşı Başlar,
İki Süvari Birliği’nden birinin komutanı; savaşla kazanılan son toprak parçası olan
İzmir’e ilk giren, İzmir Hükümet Meydanına gelip, gönderdiği Yunan bayrağını indirip; Türk Bayrağını göndere çekerken;
“Kanımın bulaştığı, bayrağı öpüp göndere çekiyorum, İzmir’e ilk giren biz olduk ölsem de gam yemem” diyen;
Bu olaydan kaynaklı olsa gerek,
Soyadı devrimi sonrası, Atatürk tarafından İzmir soyadıyla ödüllendirilen Şerafettin İzmir Azerbaycan kökenlidir.
90’lı yıllardaki 1. Karabağ Savaşı’nda her ne kadar çok içimiz yansa da istediğimiz yardımı edemesekte, Azerbaycan’ınisteklerini gerçekleştiremesek te; Türkiye’den,savaşa gizliden gizliye gidip çatışan, Rüzgar Birliği’ni, Gazi olanların bir kısmını bizzat yakınen tanıyorum.
Birinci Karabağ Savaşı’nda yapmak isteyipte yapamadıklarımızın acısını her ne kadar giden zaman ve Şehitlerimiz acılarımız geri gelmese de 2. Karabağ Savaşı’nda fazlasıyla çıkardık.
Aynı zamanda 1. Karabag Savaşı’nda, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan cekilmesi icin; Ermenistan’la sınırların kapatıp Ermenistan’ı ekonomik olarak boğup güçlenmesini engellemedi mi?
Erzurum depreminde diğer devletler ihtiyacınız var mı diye ararken; Azerbaycan, uzmanlarını bindirip, yardım malzemelerini yükleyip uçağı havalandirdiktan sonra “uçağımız havada nereye insin” diye arama bile gereği duymadan yardım uçağını havalandırmadı mı?
Antalya’daki orman yangının söndürmek için yardıma geldiğinde, “insan ne kadar önemliyse Bayrak ta o kadar önemlidir” diyerek yanan eve girip Türkiye Bayrağını kurtaran Kamil Dünyamaliyev ile görüştüğümde;
Türkiye’de 5 şiddetinde deprem olduğunda mesai bitmesine rağmen belki çağrılırız diye evlere gitmedik, çağrılmadıklarırında da niye bizi niye çağırmıyorlar” dediğini Bakü’de karşılıklı konuşmamızda anlattı.
Son Hatay-Adıyaman depreminde butun uzmanların çağrılıp kısa sürede herşey hazır edildikten sonra kısa süre içerisinde Adana’ya inen uçağı da; evindeki kızının çeyizligini, evindeki birkaç yorganı, çocuk montunun içine ayni zamanda hediye olsun diye şeker koyup, Türkiye’ye göndereni de; bu yardım ofislerinde evine gitmeden günlerce uykusuz aç çalışanları da gördük tanıdık.
Osmanlı Devleti’nden de, Azerbaycan Devleti’nin ilk dönemlerinden de örnekler verdim.
Atatürk’te, Nerimanov’da, Enver Paşa’da, Nuri Paşa’da ebediyete intikal etti.
Ama bağlarımız bitmedi!
Çünkü iki devlet;
Azerbaycan-Türkiye bağlılığı, idarecilere hükümetlere. kişilere bağlı değildir.
Büyüdüğünde kesilip atılan tırnağız; ne küstüğümüzde barışmaya durabildiğimiz kaybettiğimizde çok acı çeksek te ölmeyip sabıredebildiğimiz kardeşiz!
Azerbaycan da da yaptığım birçok konuşmam da da belirttiğim gibi, kardeşsek te biri öldüğünde diğeri de ölen siyam ikiziyiz.
Nesilden nesile geçeb kılcal damarlarımızdan geçen kanın nesilden nesile kodlara sahibiz.
O yüzden;
Ne Mossad’ın, ne İran’ın, ne Rus’un ajanları; ne 5. Kolon, ne İsrail, ne Ermeni lobisi iki Devletin arasını oralarıni buralarını bozamazlar!
Bunu o koca değil koskoca kafalarına iyice soksunlar!
Onlar kafalarına sokakoysun;
Siz, sağlık, huzur, saygıyla kalın!
BARIN Hasan Alioğlu