FRANSA’NIN SÖMÜRGECİLİK TARİHİNDEKİ EZİKLİĞİ VE SÜPER GÜÇLERİN GÖLGESİNDE SİYASET OYUNU
HASAN BARIN
15. Yüzyılda Portekiz, ardından İspanya ve daha sonra İngiltere, Hollanda en sonlarda da Dünya güçlerinin arasında benim de adım anılsın ben de varım der gibi başını uzatırcasına artıkçı hırsız edasıyla Fransa’da sömürgecilik hareketlerine başladı.
Dedik ya artıkçı hırsız; Fransa sömürgeciliğe başladığında İspanyollar, sömürgelerinden çaldığı zenginliklerle Sevilla Katedrali’ndeki Magellan’ın defnedildiğini simgeleyen heykelini som altından çoktan yapmışlardı.
Fransız tarihi denilince benim aklıma Fransızların öve öve bitiremediği Napolyon gelir.
Napolyon, o zaman Osmanlı’nın elinde olan Mısır’ı kafasına takıp sefer düzenler. Oradaki halka Osmanlı Padişahı’nı korumaya geldik diye kandırmaya kalksa da özellikle Vahabilerden darbe yer; esas darbeyi ise Cezzar Ahmet Paşa Akka Kalesi’nde Osmanlı Tokadı olarak yedirir; hem Napolyon’un hem Fransa’nı hem de Fransız Tarihinin karizmasını fena çizer.
Gerek Fransız İhtilaliyle tarihte çağ değiştirmenin büyüklüğüyle algıladığı kültürüyle, gerekse dilinin bir zamanlar Dünya’da en çok konuşula Dünya diliyle süper güç olansonra Dunya dili olma ozelliğini İngiltere’ye kaptirmis olsa da iki yüz yıl öncesinin şımarıklığıni hala içinde hissetse de;
XX. yy’da bir çok ülkenin önüne geçmesiyle herşey değişti!
Dolayısıyla Fransa’nın politikaları da değişti.
Artık;
İngiltere, ABD gibi süper güçlerinin toplanıp bir kişiye saldırdığı sonucu ta baştan belli olan olan kavgala veya kavga tarzı politikalarda onları kızdırmadan, onların politikalarını onları çizgide desteklerken, kendi varlığını da hatırlatır tarzda kavgaya uzaktan dahil olan cılız kabadayı misali;
Kavga sonundan nemalanmak; tarihteki süper güç olamamanın verdiği eziklik duygusunun egosunu tatmin etmek için bu politikalarla özellikle kendi halkına büyüğüz güçlüyüz algısı verme derdine düştü.
Ama gene de madara olmaktan kurtulamadı.
Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin yanında yer alarak Anadolu’da Maraş, Antep, Urfa’yı işgal etti. Sütçü İmam gibilerin çıkarmış olduğu yöre halkının kazma küreği silah olarak kullandığı mücadeleye bile dayanamayıp; daha Düzenli Türk Ordusu karşısına çıkmadan dar kaçıp madara olup, bu madaralıgın Türkiye Tarihi’ne Türkiye yaşayınca kadar tescillendirecek tarzda; Maraş’ın, Kahramanmaraş, Antep’in, Gaziantep; Urfa’nın, Şanlıurfa olmasına vesile oldu.
2. Dünya Savaşı’nda gene kabadayı misali, bir zamanlar defalarca savaşıp dayak yediği İngiltere abisinin yanında savaşsa da; Almanya, Fone Savaşı’ndan sonra sadece yedi haftada Fransa’yı işgal ediverdi.
O zamanın Fransız Başkanı De Gaulle, savaşa devam edeceğiz diye BBC’de Fransa halkına seslense de; kılcaldamarlarına kadar süper güçüz algısı şırıngalananan Fransız Halkı, mülteci durumuna düşüp kaçmakla meşgul olduğundan De Gaulle’ün konuşmasını duymadı bile;
De Gaulle, halkına göre birazcık da olsa daha cesaretliydi.
İşgalden kısa süre sonra, ayağına kadar gelen İngiliz Başkanı Churchill, “savaşmaya devam edin” dediğin de;
Bütün cesaretiyle tüm söylediklerini harfi harfine duyma cezaretini gösterse de;
Duymazlığa geldi!
Hitler’in 1. Dünya Savaşı’nda Almanya’yı yok eden Versailles Antlaşması’nın imzalandığı Şark Ekspresi’nin 2419 numaralı vagonunu hiç üşenmeden Fransa’ya getirtip, De Gaulle’i karşısında oturtup Fransa’nın herşeyiyle teslim olduğu anlaşmayı De Gaulle’in eline kalemi verip eşek gibi imzalayacaksın demesiyle, De Gaulle’in büyük bir cesaretle bu anlaşmayı imzalaması bir oldu.
Sadece Fransa’mı madara oldu;
Abisi, o çok güvendiği, sırtını dayayıp sahte kabadayı kesildiği İngiltere bile, Fransa’nın Dunkerque (İngilizce: Dunkirk) kıyılarında 400 bin askerinin 70 binini arkalarında bırakarak Domino Harekatı adını verdikleri harekatla Fransa’dan kaçtı.
(İngiltere, bu kaçışın zafer kazanmış edasıyla kaç defa filmini çekip sinemalarda tv’lerde oynattı.)(
Ardından;
Hitler, kameraları toplayıp Eyfel Kulesi’nin önüne gidip Eyfel Kulesi’nin önünde güle sırıta bir güzel de pozlar verdi.
ABD, 2. Dünya Savaşı’na girdi;
Allah’tan Rusya tarafında savaşan Türkler, (en az 600.000 Türk öldü) Staliningrat’ta Almanları durdurdu da; Fransa’nın şu an bile devam eden sahte kabadayı merkezli şımarık gevur parasıyla beş para etmez; Fransiz parasiyla dört para eden gururuna tekrardan kavuşmasını sağladı.
Ve kaldığı yerden devam etti
Abilerinin seçtiği görev üzerine 2. Karabağ Savaşı’ndan önce barış gönüllüsü adı altında 4.000 asker yerleşen askerler; 2. Karabağ Savaşı’nda yaptığımız hücumlardan zar zor kaçtılar.
Böylece; Fransa, madara olma hikaye serisine bir yeni bir hikaye daha ekledi.
Fransız Tarihinin madara olma anektodları bitmez; anlattığımız eksiği çok fazla ama fazlası hiç yok !
Köpek bile taşlandığı bir daha geçmeyecek kadar ders alır; akıllanır,
Ama, Fransa akıllanmadı, akıllanamadı ve akıllanmayacak;
ABD ve İngiltere’nin “koçum şuradan bir çay kap getir” denildiğinde, bacak bacak üstüne atıp çayı bekleyen büyüklerine dökmeden çay getirme becerisini gösterip bununla da büyük adam fiyakası kesen çırak modunda davranmaya devam edecektir.
Özellikle; tek hareket alanı olan Afrika ve Kafkasya’da
Ve özellikle ve özellikle;
Türkiye ve Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı savunup güçlendirerek.
Bunu yaparken Taş atıp kolu da yorulmuyor. Herşeyden once abileri ABD ve İngiltere’nin de stratejisine uygun;
Nasıl olsa, para Ermeni Lobisinden; Fransa’daki Ermeni lobilerin bağlı Ermeni oylarını da kazanıp koltuğa yapışmak ta var.
Ne diyelim, yukarda tarihinde yaşanan olaylarda olduğu gibi kolay gelmesin!
Fransa’nın kendi tarihinde olduğu kadar Dünya tarihinin de bir gerçeğini hatırlatarak yazıma son vereyim;
Tarihteki, ezile ezile edildiğini bilmeyen ezikler; defalarca ezile ezile ezilmeye mahkumdur.
Sağlık, huzur, saygıyla kalın!
Hasan BARIN
Tarihçi Araştırmacı Yazar