Bize “dünyanın en zor üç mesleğinden birisini söyle” deseler “Polis olmak” cevabını veririz,
“Dünyanın en zor iki mesleğinden birisini say” deseler “Polis olmak” deriz,
“Dünyanın en zor mesleğini belirle” deseler yine hiç düşünmeden “Polis olmak” şeklinde görüş bildiririz.
Sadece Türkiye’de değil dünyanın tüm ülkelerinde polislik en zor en meşakkatli, en sorunlu mesleklerin başında gelir, pek çok meslek dalında bürokratın işi mesai saati bitince sona erer ancak polislik hepimizin bildiği gibi 7/24 devam eden bir meslek olarak bilinir.
Dünya değişti, değişen dünya ile birlikte Türkiye’de değişti, böyle bir değişim içerisinde polislik mesleğinin de kendisini hemen her noktada güncellemesi gerekiyordu ki polis teşkilatı bu değişimi nerede ise tüm meslek dallarından daha önce gözümüzün önünde gerçekleştirdi.
Bu değişimde polislik mesleğine gönül verenlerin eğitim seviyelerinin yükselmesi de çok önemli bir rol oynadı, Bugün 7/24 hayatımızın her noktasında yer alan polislerin kendi mesleklerinin yanında iyi bir eğitimci, iyi bir psikolog, iyi bir ilk yardım elemanı olmak gibi bir mecburiyetleri bulunuyor.
Son dönemlerde belki bize denk geldiğinden olsa gerek son derece nazik son derece kibar Türkçeyi güzel kullanan polisler görüyor keyifleniyoruz.
Bu durum belki bizim iyi vatandaş olmamızdan, var olan kural ve kaidelere olabildiğince uymamızdan kaynaklanıyor olabilir, Mesela polis “-Beyefendi kimlik” dediğinde kimlik vermemek için bin bir dereden su getirmeyiz, bunun sebebi de yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi hayatımızı kolaylaştıracak kural ve kaidelere uymamızdan kaynaklanıyor.
Şu sıralar hepimiz covid 19 salgını ile var olan tüm gücümüzle mücadele ediyoruz, kendi hayatımızı korumak adına var olan tüm sağlık ve güvenlik tedbirlerini eksiksiz uygulamaya çalışıyoruz, bu önlemler içinde ihtiyacımız olan iki meslek grubundan birisinin sağlıkçılar diğerinin de polisler olduğunu asla unutmyoruz.
-Pandemi süreci boyunca traktörün üzerine çıkıp vatandaşın tarlasını süren polisler gördük
-Pandemi süreci boyunca “-evladım karşı pastaneden bana 2 peynirli bir zeytinli sıcak poğaça alabilirimisin” diyen yaşlı vatandaşımızın bu talebini dakikalar içerisinde yerine getiren polisler tanıdık.
-Pandemi süreci boyunca doğum sancıları çeken bayanı sırtında taşıyarak en yakın hastaneye yetiştirmeye çalışan polisleri gözyaşları içerisinde alkışladık.
-Çatışmalarda yaralanan arkadaşlarını “bir dağın üstünde dağ varmış gibi” sırtlayıp ağlayarak göz yaşları sel olmuş bir şekilde sağlık kuruluşlarına götüren aslan parçalarını tanıdık.
Peki “hayatımızın her noktasında sesimizi duyan, elimizi tutan polislerin en başta gelen sorunlarının özlük hakları ve çalışma şartlarıyla ilgili bizi yönetenler gerekeni tam olarak yerine getiriyorlarmı.?” şeklindeki soruya ise cevabımız maalesef kocaman bir “Hayır” olacaktır.
Biz kendimizi bildik bileli polislerimizin durumlarının maddi manevi iyileştirileceğine yönelik hep umut verici sözler verilir ve her seferinde vaatlerde bulunulur. Sonrasında ise verilen bu sözlerin tamamı unutulur polis yine ekonomik sorunlar ile baş başa bırakılır.
Mesela polisin çalışma saatlerini, maaş düzenlemelerini ve özellikle de emeklilik haklarını düzenleyen çalışmaların neredeyse her yasama yılında defalarca kanunlaştırılacağı söylenir ancak aradan yıllar geçer ve bir türlü herhangi bir gelişme olmaz.
Mesela polisin en başta gelen isteği, ek göstergelerinin yükseltilmesidir.
Büyük çoğunluğu yüksek öğrenimli olan emniyet mensupları haklı olarak 3600 ek gösterge istiyor, birçok kadroya verilen bu ek göstergenin kendilerine de verilmesini uzun yıllardır bekliyorlardı; ne yazık ki halen daha sabırla beklemeye devam ediyorlar.
İçerisinde bulunduğumuz polis haftası nedeni ile eline çiçeği, çikolatayı alan emniyet müdürlüklerinin, emniyet amirliklerinin yada polis karakollarının yolunu tutuyor, polislerle boy boy fotoğraf çektiriyorlar
Ancak bu sırada “Haliniz nicedir, hangi koşullarda hangi psikolojik şartlarda işe geliyorsunuz, Çocuklarınız hangi şartlarda eğitim alıyor, yaşadığınız evler ihtiyaçlarınıza cevap veriyormu.?” sorularını asla gündeme getirmezler.
“Canımızı-malımızı-namusumuzu emanet ettiğimiz polislerden kendilerini daha rahat yaşatacak ufak tefek iyileştirmelerden neden kaçınıyoruz.?” sorusunu yıllar yıl hem kendimize hem de yöneticilerimize sormamıza rağmen maalesef bizde bu güne kadar cevap bulamadık.
En iyisi bizde işin kolay olanını seçip “Polisimizin haftası kutlu olsun, Allah polislerimizi görünür görünmez tüm kazadan, beladan, kötülüklerden korusun, iyi bir çalışma döneminden sonra güzel ve rahat bir emeklilik dönemi geçirmelerini sağlasın” deyip kendimizi kurtaralım.
Zira elimizden, dilimizden gelen budur.
YÜKSEL ERCAN