Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ savaşı on sekizinci gününe girerken, Ermenistan ordusuna ait füze sistemleri gece yarısı ve sabah saatlerinde yok edildi. Cepheden gelen bir haber ise savaşın seyrini değiştirebilir.
Azerbaycan Savunma Bakanlığı, gece 01.00 ve sabah 08.36’da vurulan füze sistemlerinin sivillerin yaşadığı şehirlere saldırı hazırlığı yaptığını duyurdu. Bakanlık, sivilleri hedef alan tüm askeri tesislerin yok edileceğini vurguladı.
Şehirlere saldırılarını sürdüren Ermenistan ordusu Ağdere, Ağdam, Fuzuli, Cebrail ve Hadrut’u roketler attı, Terter’deki bir okula toplar isabet etti.
Okulu görüntüleyen Azerbaycan Devlet Televizyonu (AZTV) ekibi binanın içindeyken yeni saldırıya hedef oldu, ekibin şoförü yaralandı.
Azerbaycan’da sınıra onlarca kilometre uzaklıktaki şehirlerin Ermenistan ordusu tarafından vurulmasıyla şimdiye kadar 43 sivil hayatını kaybetti.
Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı, 1990’lu yıllardan bu yana en ölümcül çatışmaların yaşandığı Dağlık Karabağ’da yeni saldırıların sürdüğünü aktarıyor.
Ermenistan’ın füzeler ateşlediği Azerbaycan’ın en büyük ikinci kenti Gence’de bir kilise de saldırılarda hasar gördü, Cumhurbaşkanı Hikmet Hacıyev görüntüleri Twitter hesabından paylaştı.
Azerbaycan yerel medyası ise, Temmuz ayında kuzeydeki Tovuz bölgesinde tuğgeneral Polat Haşimov’u hedef alan saldırıyı planlayan Ermeni komutan Ruben Sanamyan’ın öldürüldüğünü bildiriyor. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Sanamyan’a madalya vermişti.
10 Ekim Cumartesi günü öğle 12.00’de ilan edilen ateşkesi ihlal eden Ermenistan birliklerinin fotoğrafları ise Rusya üzerine uzmanlaşmış bir ismin Twitter hesabından paylaşıldı.
Dağlık alanda çekilen fotoğraflardan birinde, Rus yapımı Igla-S MANPAD (omuzdan atılan uçaksavar füzesi) dikkat çekiyor.
İşgal altındaki Dağlık Karabağ yönetimine bağlı milislerin ayrıca ağır makineli tüfekleri de yine bölgeye getirdiği görülüyor.
Taraflar arasındaki varılan ateşkesi dünyaya duyuran Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, bugün yaptığı açıklamada Dağlık Karabağ sorununda Türkiye ile aynı pozisyonda olmadıklarını söyledi.
Lavrov, ayrıca Dağlık Karabağ’daki ateşkesi gözlemlemek için Rus askeri birliklerinin yerleştirilebileceğini savundu. Rus Dışişleri Bakanı’na göre, bu kararı Azerbaycan ve Ermenistan verecek.
Ulusa sesleniş konuşması yapan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ise, ordu birliklerinin taktik olarak geri çekildiğini belirtip yardımları için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e özel olarak teşekkür etti. Paşinyan ayrıca saçmalamanın sınırlarını zorladı, Ermenistan işgali altındaki Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan tarafından işgal edilmek istendiğini savundu.
Karadağlı’nın kurtarılmasıyla işgal altındaki Dağlık Karabağ’ın başkenti Hankendi’ye olan mesafe, kuş uçuşu 18 kilometreye düştü.
Peki dünya medyası Dağlık Karabağ savaşını nasıl görüyor. ‘Dağlık Karabağ: Eski çatışma için yeni silahların tehdidi’ başlığını kullanan Al Jazeera, “Bu kez, 21. yüzyılın yüksek teknolojili silahları, on yıllardır süren çatışmayı her zamankinden daha yıkıcı hale getirme gücüne sahip” diyor.
Al Jazeera’nın haberine göre, savaş alanından videolar ve tarafların askeri yetenekleriyle ilgili bilgiler, Azerbaycan’ın özellikle İsrail ve Türk insansız hava araçları sayesinde bir avantaja sahip olduğunu gösteriyor.
Savaşta kullanılan silahları sayfasına taşıyan bir başka gazete, İngiliz The Guardian. Gazete, iki hafta önce başlayan çatışmanın eski ve yeni savaşların bir karışımı olduğunu yazıyor: “Bu yeni çatışma bir anlamda tarihin tekrarı. Öte yandan gelecekteki savaşların nasıl görünebileceğine işaret ediyor.”
The Guardian, “AK-47’lerle (Kalaşnikof) silahlanmış askerler, Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi siperlerde birbirleriyle karşı karşıya kalırken, modern insansız hava araçları ve uzun menzilli füzeler gökyüzünde uçuyor” diye yazıyor.
Dağlık Karabağ’daki çatışmalar 27 Eylül Pazar günü sabah saatlerinde Ermenistan’ın ateşkes ihlaliyle başladı. Dağlık Karabağ, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplum tarafından Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanınıyor. Ancak Azerbaycan’ın topraklarının yaklaşık yüzde 20’sine denk gelen Dağlık Karabağ ve civarındaki bazı bölgeler, 1990’ların başından bu yana Ermenistan işgali altında bulunuyor.
Bölgede 1991 yılında ‘Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ ilan edildi. Ancak burayı uluslararası alanda Ermenistan dahil hiçbir ülke tanımış değil.
Güney Kafkasya’da 4 bin 400 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ), Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki en büyük sorun olarak yıllardır çözüm bekliyor.
Peki, ikisi de eski Sovyetler Birliği ülkesi olan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun tarihçesi ne? ‘Dağlık Karabağ’ bölgesinin kelime kökeni birkaç farklı dilin karışımından oluşuyor. İsminin içinde bulunan birkaç dil bile, bölgenin tarih boyunca farklı kültürler arasındaki geçişkenliğe nasıl maruz kaldığını başlıbaşına gösterir nitelikte.
İngilizcesi Nagorny (ya da Nagorno) Karabakh. ‘Nagorny’ kelimesi Rusçada ‘dağlık’ (нагорный), anlamına geliyor. Azerbaycancada da, tıpkı Türkçe’deki gibi ‘dağlık’ anlamına gelen ‘dağlıq’ ya da ‘yukarı’ anlamına gelen ‘yuxarı’ kelimeleri ile anılıyor. Karabağ ise, Türkçe ve Farsçada ortak bir kelime olup, ‘siyah bahçe’ demek.
Azerbaycan ve Ermenistan’ın 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmasıyla Dağlık Karabağ, kabullenilmiş görünen, ancak Ermeniler tarafından benimsenmeyen bir yapıya evrildi. 1923’te Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı otonom bölge statüsü verilen Dağlık Karabağ’da, bölgede yaşayan etnik Ermenilerin, Azerbaycan yönetiminden duydukları rahatsızlığı zaman zaman gündeme getirmelerine rağmen, Sovyet sisteminin durma noktasına geldiği 1980’lerin sonuna kadar statüko korundu.
Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un tıkanan sistemin önünü açmak için 1985’te başlattığı açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroika) süreciyle beraber, Kafkasya’nın bütün sorunlu alanları gibi Dağlık Karabağ da gün ışığına çıktı. Sovyet yönetiminin her geçen gün zayıflayan otoritesini değerlendiren Dağlık Karabağ Otonom Yönetimi, 1988’de Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlanmayı talep etti. Bu talep karşılık bulmazken Azerbaycan ile Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlıklarını ilan etmelerinin akabinde Dağlık Karabağ Ermenilerinin ayrılma girişimleri de yoğunlaştı.
Bu dönemde Karabağ’daki Azeri nüfusu zorunlu göçler nedeniyle yüzde 20’ye kadar düşmüştü. 10 Aralık 1991’de yapılan ve bölgede kalan Azerilerin boykot ettiği referandumda Ermeniler, Azerbaycan’dan ayrılmak için oy kullandı. Referandumun ardından Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı ilan edildi, ancak bu girişim uluslararası toplumda karşılık bulmadı. Ermenistan ordusunun desteklediği Dağlık Karabağ Ermenileri ile bölgede yaşayan Azeriler arasındaki gerilim, bağımsızlık ilanıyla gittikçe yükseldi. Çıkan çatışmalar, 1992’de Ermenistan ordusu ve Dağlık Karabağlı Ermeniler ile Azerbaycan ordusu arasında sıcak savaşa dönüştü.
Dağlık Karabağlı Ermeniler, savaş sonunda bölgenin tümünün kontrolünü ele geçirdikleri gibi komşu yedi bölgeyi (rayon) de işgal ettiler. Böylelikle Dağlık Karabağ ile Azerbaycan’ın doğrudan temas noktaları oldukça sınırlandı. Dağlık Karabağ sorunu akademik çevrelerde yıllardır ‘donmuş çatışma’ olarak nitelendiriliyor. Aralıklarla devam eden çözüm müzakerelerine rağmen hem Dağlık Karabağ-Azerbaycan temas hattında hem de Azerbaycan-Ermenistan sınırında, karşılıklı ateşkes ihlalleri sık sık tekrarlanıyor. 2014’ün Ağustos ayında 20 yılın en kanlı çatışmaları yaşandı. Dağlık Karabağ sınırında iki gün süren çatışmalarda 13 Azerbaycan askeri öldü. Ermenistan Savunma Bakanlığı da 20 askerinin öldüğünü açıkladı.
Yarım milyon mülteci Azerbaycan ve Ermenistan’a sığındı, yaklaşık bir milyon insan zorla yer değiştirmek zorunda kaldı. Dağlık Karabağ çatışmaları başlamadan önce varolan bazı kasaba ve köyler tamamen terk edildi ve harabeye döndü. Azerbaycan topraklarının yüzde 14’ünden fazlası halen işgal altında. Azeriler bölgenin tarihsel olarak kendi kontrolünde olduğunu ve dolayısıyla kendilerine ait olduğunu iddia ediyor; Ermeniler ise bölgede hep Ermenilerin yaşadığını ve Azeri yönetiminin gayrimeşru olduğunu savunuyor.
İç mesele olarak görüldüğünden dış müdahale konusunda diğer devletler gönülsüz davrandı. İhtilaf, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanması dolayısıyla 1992’den itibaren devletlerarası bir hale büründü. Azerbaycan’da savunma harcamaları 2003’ten bu yana her yıl yaklaşık yüzde 50 oranında arttı. 2012’de savunma harcamaları, Azerbaycan’ın toplam kamu harcamalarının beşte birini oluşturur hale geldi. Ermenistan da Rusya’nın yardımıyla cephaneliğini genişletti.
Tam sayılar net olarak bilinmemekle beraber, küçük yerleşimler ile Laçin ve Kelbecer’in nüfusunun toplamda yaklaşık 14 bin kişi olduğu sanılıyor. AGİT Minsk Grubu eş başkanlarına göre 2005 yılından bu yana nüfusta belirgin bir artış yok. Bölgeye yerleşen etnik Ermeniler altyapıya, ekonomik faaliyetlere ve kamu hizmetlerine kısıtlı bir erişime sahip. Birçoğunun kimlik belgeleri de eksik.
Sorunun en zayıf yeri 175 kilometre uzunluğundaki temas hattı. Mayın tarlalarıyla dolu bu hat, Birinci Dünya Savaşı siperlerini andırıyor. Temas hattına Ermeni tarafından 30 bin, Azerbaycan tarafından ise bu sayıdan biraz daha fazla asker konuşlandırılmış durumda. AGİT Minsk Grubu aracılığıyla yürütülen müzakereler zorlu geçiyor; zira liderler uzlaşıya yaklaşsa da ülkelerinde kamuoyunun isteklerini karşılayamama endişesiyle geri adım atıyor.
Dağlık Karabağ Azerileri ve Ermenileri sürece etki edemiyor. Ermenistan ve Azerbaycan kamuoyunun süreç üzerinde, bölgenin yerlilerinden daha çok etkisi var.
Minsk Grubu eş başkanlarının sözcüsü ya da medya sekreteri yok. Bu nedenle de görüşmeler medyada az yer alıyor. Rusya, önceden Ermenistan’a yakın bir pozisyon almışken, artık Azerbaycan’a ve Ermenistan’a eşit uzaklıkta durmayı tercih ediyor. Bu strateji Ağustos 2008’de Gürcistan’la yaşanan savaşın ardından güçlendi. Stratejik öncelik Gürcistan’ın tecrit edilmesi haline dönüştü. Dağlık Karabağ Sorunu ABD için, Orta Doğu’daki çatışmalardan daha az öneme sahip. Kongre’deki Ermeni lobisi, Hazar Denizi Havzası enerji güvenliği, ‘terörle mücadele’ ve Afganistan’a uçuşlarda Azerbaycan hava sahasını kullanabilmesi ABD için öncelikli konular.