2016’da DEAŞ’ın Libya’da etkin olmaya başlamasıyla bu ülkede UMH’ye doğrudan destek vermeye başlayan Barack Obama yönetiminin stratejisi, 2017 başında göreve gelen Donald Trump tarafından da devam ettirildi.
Obama’dan Trump’a ABD’nin savrulan Libya stratejisi
Washington DC
Libya’da uzunca bir süre Ulusal Mutabakat Hükümetini (UMH) destekleyen ABD’nin sessizce stratejisini değiştirerek ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’i “zımnen” desteklemesi dikkatlerden kaçmazken Mısır ile Birleşik Arap Emirliklerinin (BAE) bu süreçte önemli rol oynadığı belirtiliyor.
Dünya kamuoyu, Libya’daki son gelişmeleri yakından takip ederken ABD yönetiminin bu ülkeyle ilgili muallak politikası dikkati çekiyor.
Önceki Başkan Barack Obama döneminde görünür şekilde UMH’yi destekleyen ABD’nin, son dönemde bu politikasından sessizce geri çekildiği ve Moskova’da son anda gerçekleşmeyen anlaşmanın ardından dahi sessiz kaldığı görülüyor.
Donald Trump yönetiminin son bir yılında yaşanan bu kırılma, öncesiyle birlikte değerlendirildiğinde, ABD’nin Libya politikasındaki değişimi gözler önüne seriyor.
Obama’nın Libya stratejisi DEAŞ ile değişti
Libya’daki eski lider Muammer Kaddafi karşıtı protestolarda da, Kaddafi’nin indirilmesi için başlatılan NATO operasyonunda da, UMH’nin kurulması aşamasında da ABD olayları kenardan izlemeyi tercih etti.
ABD’nin Bingazi Büyükelçiliğine düzenlenen saldırıda Büyükelçi Chris Stevens’ın öldürülmesinden sonra bile ABD, Libya’ya müdahil olmaktan kaçındı.
Dönemin ABD Başkanı Obama, Libya müdahalesinde ülkesinin bu kenarda durma stratejisini “geriden liderlik” kavramıyla açıklamaya çalıştı.
Kaddafi döneminin generallerinden, bir süre ABD’nin Virginia eyaletinde yaşayan ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ile bağlantılı olduğu iddia edilen Hafter, 2014’te Libya’da geçiş hükümetine darbe girişiminde bulunduğunda Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest “Bu konuda yorum yapamam” diyerek konuyla ilgili soruları geçiştirmişti.
2015’te Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde resmen oluşturulan UMH, 2016 Şubat’ta hükümeti kurdu, ABD ise buna sadece bir tebrik açıklamasıyla destek verdi.
Ancak DEAŞ terörü Libya’ya sıçrayınca ABD yönetimi, UMH ile daha doğrudan ilişkiler kurmaya başladı.
Obama, 16 Nisan 2016’da bir Başkanlık Kararnamesi ile Libya’daki şiddeti körükleyen ve UMH’nin altını oymaya çalışan kişi ve örgütlere yaptırımlar getirdi.
Söz konusu kararnamede, yaptırım uygulanacak kişilerin müdahil olduğu faaliyetlerden ikisi şu şekilde ifade ediliyordu:
“(A) Libya’da barış, güvenlik ve istikrara silah ve ekipman sağlamak dahil herhangi bir yolla zarar veren faaliyetler (B) Ulusal Mutabakat Hükümetine veya yerine kurulacak hükümete siyasi olarak geçişe veya bunların benimsenmesine engel olmak, bunların altını oymak, bu süreci engelleyecek, geciktirecek ya da altını oyacak şekilde risk teşkil etmek.”
Bu yaptırımın hedefi, Hafter kontrolündeki milis güçler ve Bingazi’deki Temsilciler Meclisinin yanı sıra Hafter’e destek veren BAE ve Mısır idi.
Obama, Libya’ya asker gönderdi
ABD, daha sonra 1 Ağustos 2016’da Libya’da DEAŞ’a karşı hava operasyonlarına başladı.
Pentagon, bu süreci “Ulusal Mutabakat Hükümetinin talebi üzerine ABD ordusu, Sirte’deki DEAŞ hedeflerine yönelik hava saldırısı düzenledi.” sözleriyle açıkladı.
Açıklamada dikkati çeken nokta ise, ABD’nin “UMH’nin kararlı ve stratejik bir ilerleme sağlaması için” bu faaliyetlerine devam edeceğinin ifade edilmesiydi.
ABD, Libya’da hava saldırılarını rutinleştirirken; ülkedeki operasyonuna “Odyssey Operasyonu” adını verdi.
Aralık 2016’ya kadar süren operasyonlarda, DEAŞ Sirte’den temizlendi ancak geçen yıla kadar ABD’nin ülkedeki saldırıları devam etti.
ABD, Odyssey Operasyonu sırasında Libya’ya UMH güçlerine taktiksel eğitim ve destek sağlamak üzere 50 civarında özel kuvvet askeri yerleştirdi.
Pentagon verilerine göre, ABD, Ağustos 2016’dan 2018 ortalarına kadar Libya’da 501 hava saldırısı düzenledi.
Obama yönetimi, 2011’de Libya’daki geçiş hükümetine destek vermek amacıyla “Libya İçin Ulusal Acil Durum” ilan etti. Ancak bu ilanın gereği büyük ölçüde yapılamadı, 2016’da başlatılan operasyonlarla UMH hükümetine askeri ve finansal destek sağlanmaya başladı.
Obama, görevi bırakmadan önce 13 Ocak 2017’de Amerikan Kongresine bir mektup yollayarak, ABD’nin UMH’ye yardımının devam etmesi için “Libya için Ulusal Acil Durum” ilanının devamını talep etti.
Obama, söz konusu mektubunda, Libya’daki meşru hükümetin UMH olduğunu vurguladı.
Trump, Obama’nın Libya politikasını devam ettirdi
Donald Trump 2017 başında göreve başladıktan sonra da ABD askerleri, Libya’da kalmayı sürdürdü ve ABD, Libya meşru hükümeti olan UMH ile ilişkilerini devam ettirdi.
Nisan 2018’de ABD yönetimi, Libya’nın da Trans-Sahra Terörle Mücadele Ortaklığına katılacağını ve UMH’nin sınır ve havaalanları güvenlik programları için bir dizi anlaşma ve mutabakata imza attığını duyurdu.
Bu bağlamda ABD Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM), Avrupa ülkeleriyle UMH’ye güvenlik desteği için planlamalar yaptı.
AFRICOM’un 2018 Durum Raporu’nda, Libya’nın Komutanlık için 5 ana öncelikten biri olduğu ve 2019 için talep edilen bütçede, Libya’daki meşru hükümet ve orduya desteğin de bulunduğu ifade edildi.
19 Mart’ta ise AFRICOM Komutanı Orgeneral Thomas Waldhauser ile ABD’nin Trablus Maslahatgüzarı Büyükelçi Peter Bodde, Trablus’ta Başbakan Fayiz es-Serrac ile bir araya geldi.
Bodde, ziyarete ilişkin açıklamasında, şu ifadeleri kullanmıştı:
“ABD, Trablus Güvenlik Direktörlüğünün kapasitesini güçlendirmek için İçişleri Bakanlığına 500 bin dolar değerinde acil müdahalede kullanılmak üzere askeri ekipman desteği sözünü verdi. Bu yardımla, ABD’nin Ulusal Mutabakat Hükümetine güvenlik amacıyla verdiği destek 30 milyon dolara ulaştı. Benim Trablus’a ziyaretim, ABD’nin Ulusal Mutabakat Hükümetine ve Libya’daki uzlaşmaya desteğinin göstergesidir.”
ABD askerlerini aniden çekti
Bu açıklamadan sadece 19 gün sonra 7 Nisan 2019’da ise ABD, Libya’daki askerlerini çekti.
AFRICOM’dan yapılan açıklamada, Libya’da çatışmaların artması üzerine ABD’nin ülkedeki birliğini çektiği ifade edildi.
AFRICOM’un misyonları arasında Libya’daki diplomatik misyonlara askeri destek sağlamak, terörle mücadele ve bölgedeki güvenliğin iyileştirmesine katkı sağlamak olduğu da belirtildi.
Ancak dikkat çekici bir şekilde açıklamada, UMH veya UMH’ye destekten bahsedilmedi.
Açıklamada, önemli bir diğer nokta ise AFRICOM’un yeni komutanı ve eski DEAŞ Karşıtı Koalisyon Komutanı Steven Townsend’ın, “Libya’daki güvenlik realiteleri giderek karmaşık ve tahmin edilemez hale geldi.” şeklindeki sözleri oldu.
Bu ifadeler, ABD’nin UMH’ye yönelik desteğini çekeceğinin ilk işaretleri olarak yorumlandı.
Trump’ın kafasını, Mısır ve BAE mi karıştırıyor?
ABD kuvvetlerinin çekilmesinin, Hafter’in Trablus’a yönelik operasyonlarını başlattığı döneme denk gelmesi dikkatlerden kaçmadı.
ABD Dışişleri Bakanlığı ise o sırada Hafter’e ateşkes çağrısı yapmış ve BM Güvenlik Konseyine bu konuda karar çıkarması çağrısında bulunmuştu.
Bu gelişmelerden kısa süre sonra Beyaz Saray, 15 Nisan’da Trump’ın Hafter ile telefonda görüştüğünü ve ikilinin “Libya’nın istikrar ve güvenliğini” ele aldığını açıkladı.
Beyaz Saray’ın söz konusu telefon görüşmesine ilişkin açıklamayı 4 gün sonra yapması dikkatlerden kaçmazken bu gelişme ABD’nin o güne kadarki stratejisiyle çelişiyordu.
Trump’ın 9 Nisan’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Es-Sisi ile Beyaz Saray’da, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ile telefonda görüştükten sonra Hafter ile görüştüğü ve Sisi ile bin Zayed’in, Trump’ı bu konuda ikna ettiği iddia edildi.
Bloomberg’e konuşan Beyaz Saray yetkilileri, Trump ve eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un, Hafter’e “Trablus saldırısı konusunda kendisini desteklediklerini” ifade ettiğini açıkladı.
Hafter karşıtı tasarıyı Rusya’yla veto etti
ABD, Trump’ın Hafter ile görüşmesinden kısa süre sonra İngiltere’nin BM Güvenlik Konseyine verdiği ve Libya’da Hafter’in Trablus’a yönelik saldırısını durdurma çağrısında bulunan karar tasarısını Rusya’yla veto etti.
Trump yönetiminin, Libya konusunda Rusya ile aynı noktaya gelip gelmediği tartışılırken bazı Avrupalı diplomatlar İngiliz medyasına yaptıkları açıklamalarda, Trump’ın aslında Libya konusunda stratejisini önemli ölçüde değiştirdiğini ve ABD’nin artık BM nezdindeki meşru hükümet olan UMH’yi desteklemediğini iddia etti.
ABD yönetiminin kısa sürede stratejik olarak bu kadar savrulması, bazı uzmanlarca, “Trump’ın Libya konusunda kafasını Sisi ile bin Zayed karıştırdı” şeklinde yorumlandı.
Beyaz Saray’daki Libya perspektifinin, Trump’ın Sisi ve bin Zayed ile görüşmesinin hemen ardından değişmesi ise bu yöndeki tezleri güçlü şekilde destekliyor.
Kalın ve O’Brien görüşmesi
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Büyükelçi Robert C. O’Brien ile 11 ve 17 Ocak’ta telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
İlk görüşmede, Libya’daki güvenlik durumu hakkında fikir alışverişinde bulunuldu ve ateşkes sağlanması konusunda Türkiye’nin girişimlerine destek verilmesinin önemi vurgulandı.
İkinci görüşmede ise Libya’da ateşkesin hayata geçirilmesi için ilgili taraflara gerekli telkinlerin yapılması konusunda mutabık kalındığı kaydedildi.