Ölüm dediğinde öldüğün aklıma geliyor; “Azrail canını almaya geldiğinde beni çağır ben ölürüm senin yerine”
SENİN İSTEDİĞİN GİBİ BEN Mİ; BEN GİBİ BEN Mİ?
Genç oğlan arkadaşlık ortamında birazda rastlantıyla da olsa bir kızla tanışmıştı.
Gayet, çocuksu görünüşünün arkasında keskin bir karakteri vardı ve şaklabanlık ona göre değildi.
O yüzden olsa gerek dokuz buluşma isteğinde bulunsa da ancak onuncusunda başarılı olabildi.
Birkaç buluşmadan sonra oğlan kıza iyice tutuldu. Kızın, güzelliği, ciddiyeti, önemli konularda kısa, öz, kararlı, olgun cümleleri ona daha fazla ilgi ve güven duymasını sağladı.
Oĝlan, bir buluşmanın bittiğinde diğerini kollar oldu.
Aslında kız da boş değildi ama yeterince dolu da değildi.
Aşkın gözü kör olsa da; kör gözün dahi görebileceği aralarında çok büyük bir farklar vardı;
Oğlan azimli ve kaderci; kız ise kolaycı ve mükemmelliyetçiydi.
Bu aradaki fark ortalarındaki bir bıçak gibi birbirlerine kalben daha fazla yakınlaşmasını hep engelledi.
Ve o gün:
Bu buluşma anlarından birinde;
Biraz yüksek sayılabilecek çevresi ağaçlarla çiçeklerle onların kokuları ile dolu manzaralı bir yeri düşünmüşlerdi.
Genç kız ile oğlan karşılıklı oturdular.
Oğlan, muhabbet esnasında karsısıdaki güzelliğe duygu yüklü bakıp;
“Seni seviyorum!” dedi.
Karşısındaki yerine etrafı seyretmeyi yeğleyen kız oğlana doğru baktı, çay tutan iki elinin sağ elinin işaret parmağını hafifçe bir iki defa bardağa vurup;
“Ben seni sevemiyorum!” dedi.
Oğlan hafif gülümsedi;
Farketmez, sevgide karşılık beklemek sevgi tüccarlığıdır; ben seni karşılıksız seviyorum; sen beni bırak kendini bile sevmesen de ben seni senin yerine bile severim!
Kafasını hafiften de olsa kaldırdı; kız hafif gülümser gibi oldu!
Oğlan, cesaret alıp hafiften de olsa arsızlaştı.
“Bir gün seni öpmek ister, sen istemezsen; şöyle, ben seni öperim senin yerine”
Kız, oğlanın duygusal ve taviz vermeye hazır halini hissedince cesaret aldı!
“Bak” dedi, “ben ölünceye kadar mutlu yaşayacağım bir erkek istiyorum”
Oğlan hızını alamadan devam etti;
“Ölüm deme” dedi oğlan, ve devam etti;
“Ölüm dediğinde öldüğün aklıma geliyor; “Azrail canını almaya geldiğinde beni çağır ben ölürüm senin yerine”
Onu onun yerine de sevecek; öpecek; ölecek birisi vardı.
Kızın artık, esas kendini sıkan konuşmak istediklerine şımarıkca ve arsızca güç bulması için kıvam yeterliydi;
Kafasını vücuduyla beraber söyleyeceklerini dikte eder tarzda oğlana yaklaştırdı.
-Eşimin diğer kadınların eşleri gibi normal bir erkek olmasını istiyorum.
Oğlan, kızın ne demek istediğini aslında bir cümleyle anlamıştı, ama gene de konuşmayı devam ettirmek istedi.
-O diğer kadınların eşlerine baktığında onların da hepsi karakter; bu mantıkla da hepsi de birbirinden anormal değil mi?
-Anladın sen, çalışsın, evine gelsin çoluk çocuğuyla ilgilensin, onlarla gezsin.
Sadece ve sadece aile merkezli olsun!
Kız haklıydı gerçekten anlamıştı, Yaptıklarından ve yapacaklarından elini çek, uğraşma sadece ben ve ben merkezli olanlar ugraşın olsun, idealist olma kapitalist ol diyordu.
Aslında kızın isteği normaldi; kendisi normal olmadığı için kendisine anormal geliyordu. İyi de, diğerleri standart olduğu için sıradışıydı; kendisine göre de onlar olması gerekenden uzaklaşarak standart olarak kendisini standart dışına inmişti.
Peki kendisi onlar gibi olup; onlarda esas olması gerektiği gibi kendisi gibi olsa ne olacaktı?
Bu felsefi tartışmaya açıktı; tartışmanın sonucu bir kenara
Ailesiyle de ilgilenirdi hatta örneklendirdiği erkeklerden daha verimli ilgilenirdi ama; akşama kadar çalışıp, ağırlıktan kurtulup dinlensin diye semeri çözüldükten sonra hediye edilmiş gibi kuru diken bulmuş eşek gibi sürekli basit zevklerle kendini kandıramazdı!
Öyle olsa, kendisi gibi kendi değil; Başkasının kendisinin kendilerinin istediği istediği gibi aslında kendi olmayan kendisi gibi görünen, başkalarının görünmesini istediği kendi olurdu.
Kız, ilk defa ama son defa olduğunu bilmeden gözlerini oğlanın gözlerine en sevecen şekilde bakarak iyice yavaşça yaklaşıp, iki eliyle sağ elini tutarak buram buram sömürü de kokan son kozunu oynadı.
Elini tutan elden oğlanın elinden başlayarak kalbine doğru bir sıcaklık attı.
-Seni sevmek istiyorum, eşim ol istiyorum; başını belaya sokacak karşılık getirmeyen işlerle uğraşmanı istemiyorum.
Cümlesi biter bitmez elinde sonra kalbinde donma dercesinde soğukluk hissetti; birden kimyası değişip farklı bir reaksiyona geçti sonra da istemdışı olsa da elektrik çarpmış gibi daha o ana kadar ellerinin hayalini kurduğu elden ellerini azad etti.
Kalbinden de vücuduna yayılan soğukluk kalbini ve beyninin kimyasını da iyice değiştirdi.
“Uğraşlarım, Vatansa senin de Vatanın; Milletse senin de Milletin değil mi; Bayrak ise bak altında oturup bana bunları bile konuşabiliyorsun; Şehit mi, o Şehitler sayesinde o Bayrağı diken, Vatanın topraklarında onların milyonda birini yapamayan beni eleştirebilirsiniz ve farkında değilsin; konu, uğraşlarım sonucu başıma gelecek ölüm mü, bana iki dakika sonra başına geleceğin garantisini ver, ben sana Dünya’nın sonuna kadar ölmeyeceğimin garantisini vereyim.”
Söz hakkı vermedin soluksuz devam etti:
“Konu doğan ve doğacak olan çocuklar mi? Zaten onların gelecekte ben öldükten sonra karşılaşacağı problemler için nacizane fedai olarak uğraşıyorum; mevzu paramı zaten bir aileyi geçindirecek kadar diğer işlerimden kazanıyorum, bedavaya yapıyorsam milyonlarca Şehit ve Gazi gidersem şu kadar para alırım diye mi merminin önüne gitti!”
Senin istediğin ise senin istediğin gibi ben; bir defacıkta olsa sana benim istediğim gibi sen ol dedim mi?
Demem de!
Çünkü ben, sen kendinde bunları isteyecek had görsen de, ben görmüyorum; ben, benim istediğim gibi sen istemiyorum!
Ben ise, düşünsen tartışan anlarsın, senin istediğin gibi ben olmam da, olamam da, istemem de!
Kız, oğlanın bazı konularda çok sert ve kati olacağını kendince kişilik okumasından tahmin ediyordu ama özellikle baştaki o güzel sözlerden bu kadarını beklemiyordu;
Kendi istediği frekansa uyması için ilk kademe denemesini yapmış ama olmamış, başaramamış.
Oğlan zeki hem de bu tür sözlerin gidişatı, daha sonraki buluşmalarda da pes etmeyip tekrar tekrar bir hamur gibi yoğrulup istenen kıvam ve şekil için şansın deneneceğini konusunda yakınlarından fazlasıyla antremanlıydı.
Daha geri bir frekansa dönüp, istediği kıvama çekmek için;
“Tamam da” diyecek oldu, oğlan hemen sözünü kesti:
Oğlan, “Tamam da” nın bir dahaki tekrar için şimdilik geri dönüş olduğunu anladı.
“Tamam madem de, da sı ne? Tamam sonra da devam ediyorsan demek ki tamam değil!
Önündeki sıcak çayın kaşığını bardaktan çıkarıp farkettirmeden parmağına hafiften dokundurup can acısına elini çekip sesle tepki vermesini sağladıktan sonra;
“Ben parmağına sadece kaşık dokundurdum sen ise can damarıma saldırdın bana verdiğin acıyı sen tasavvur et” demek istedi;
Eliyle hafiften hamle yapsa da çay kaşığı, bardağın içinde öylece kaldı; oğlanın yapmak istediklerinden ne kızın, ne bardağın ne kaşığın haberi oldu.
Zaten yapmadı, yapamadı;
O kadar sinirlenmişti ki; “sen gibi yüz hurinin olduğu yüz harem verseler umurumda değil, vazgeçmem” demek istedi; bunu da demedi diyemedi!
Sadece; da sız tamam! Kalkalım mı? diyebildi!
“Da sız tamam” kızın ve erkeğin söylediği sözlerden çok derin anlamlar içeriyordu.
Oğlan, garsonu çağırdı; İçilmeyen çayların parası ödedikten sonra, sessizce ayrılacakları yere doğru yürüdüler;
Kız, kendine göre haklılık payı arasa da pişmandı; konuşmak istedi ama oğlan dışa sessiz gür iç sesiyle kızı susturdu, kız konuşamadı!
Ayrılacakları yere geldiklerinde, en güzel sozleri bile yetersiz bulduğu kıza; Sadece “Allah’a emanet ol” diyebildi; ilk defa değdiğinde sıcacık gelen elini sıktı.
Ama bu kez çok soğuktu o yüzden elini uzun tutmadı da!
Yürüyüp gittiğinde kızın gözünden kaybolunca kadar hiç dönüp arkasına bakmadığından; onu takip eden iki gözden akan yaşları görmedi.
Kız atılımda bulunsa da, bu buluşmadan sonra zaten o gözlerde hiç birbirine bakmadı, bakamadı!
Kızla oğlan ne mi oldu!
Oğlandan başlayayım:
Gece vakti sığ bir yerden vücudunda beş mermiyle hastaneye taşındı ama kurtarılamadı; faili de henüz bulunamadı.
Kız, oğlan öldükten birkaç sene sonra artık umudunu kaybetmiş olacak ki; tam istediği gibi birisiyle mi bilinmez ama evlendi!
Merak etmeyin, mutlu!
Veya kendini mutlu zannediyor!
Ona, Allah mesut etsin diyor;
Sizlere de;
Sağlık, huzur diliyor; saygılarımı sunuyorum!
Hasan BARIN
Gazeteci, Tarihçi, Araştırma Yazar
Twiter @ba61340379